Bu ifade, Arapça’da yer alan ve İslamiyet’in temel inançlarından biri olan aşere-i mübeşşere denilen on sahabeden biri olan Abdurrahman bin Avf’ın hayatında yer alan bir olayın açıklanmasında kullanılmıştır. İslam peygamberi Hz. Muhammed’in de içinde bulunduğu 12 sahabeden oluşan bu grup, İslamiyet’in yayılmasında öncü rol oynamıştır.
Abdurrahman bin Avf, zamanının önemli tüccarlarından biriydi ve zengin bir gelire sahipti. Bir gün, İslam peygamberi Hz. Muhammed’in yanına gelerek, mal mülk ve servetini sadaka olarak vermeyi teklif etti. Hz. Muhammed ise ona bu malın mülkün kendisine değil, Allah’a ait olduğunu ve bunu kendisinin yönettiğini ifade etti. Bu şekilde, malın mülkün ve her şeyin gerçekte Allah'a ait olduğu vurgulanmış oldu.
Bu ifade aynı zamanda Kuran-ı Kerim’de de yer almaktadır. Örneğin, hatme yapılırken veya dua edilirken Allah’ın tek olduğunu, ona ait olan tüm özelliklerin ve nimetlerin sadece O’na ait olduğunu ifade etmek için kullanılan bir ifadedir. Bu şekilde, Allah’ın güçlü ve her şeye kadir olduğu vurgulanır.
Hakkında bilgi verilen ifade "(O) hiçbir ortağı olmadan, mülk kendisine aittir ve (O'na) hamd edilir; (O) her şeye kadir olandır" şeklindedir.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page